Duadan Ayrılma


Nerede bir dert varsa, deva oraya gider; neresi alçaksa, su oraya akar.

Yüce Allah, üstünlük bakımından gözyaşını, şehitlerin kanlarıyla bir tutmadadır.

Kimin gönlü illetlerden arınmışsa onun duası, ululuk sahibi Allah’a kadar varır, makbul olur.

Eğer duada güzel bir nefese sahip değilsen yürü, özü sözü doğru kardeşlerden dua iste!

Dertsiz dua soğuktur, bir işe yaramaz. Dertli dua ve niyaz, gönülden, aşktan gelir.

Dua ederken O’na kırık bir gönülle el kaldır.
Çünkü Allah’ın merhamet ve ihsanı, gönlü kırık kişiye doğru uçar.
Rahmetler saçan dua kapısını kim vurdu da ona yüzlerce baharla icabet edilmedi?

Allah, yalvarıp yakaranlara ihsanda bulundu mu onlara
ihsan ettiği şeylerle beraber, uzun da bir ömür bağışlar.

Allah, ne alırsa onun karşılığını verir. Veliler bu sebeple O’na itiraz etmezler.

Bağını mı yaktı? Sana bir bağ dolusu üzüm ihsan eder; yas içinde neşe verir.

O, elsiz çolağa el verir. Gamlara maden olan kişiye neşeli, sarhoş bir gönül bağışlar.

Allah bize yardım etmek dilerse, bize yalvarmak ve münacatta bulunmak meylini verir.

O’nun için ağlayan göz ne mübarektir!

Onun aşkıyla yanıp kavrulan yürek ne mukaddestir!

Her ağlamanın sonu gülmektir. Sonunu gören adam mübarek bir kuldur.

Akarsu nerdeyse orası yeşerir; nerde gözyaşı dökülürse oraya rahmet nazil olur.

Yusuf değilsen bari Yakub ol; onun gibi matlûbuna erişmek için ağla!

O elbiseyi elde etmek istersen cesedindeki göz çocuğunu ağlat!

Nerede bir dert varsa deva, oraya gider; neresi alçaksa, su oraya akar.

Bulut ağlamadıkça yeşillik nasıl güler? Çocuk ağlamadıkça süt nasıl coşar?

Gülmeler, ağlamalarda gizlidir. Ey sâf ve temiz kişi! Defineyi yıkık yerlerde ara!

Kardeş, duadan ayrılma! Kabul edilmiş, edilmemiş, bununla bir işin yok senin!

Hz Mevlânâ- Mesnevî

Ey bilgilerin ve sırların sahibi! …


 

 

ALLAH,IM

Ey bilgilerin ve sırların sahibi!

Yuce Senden bütün çaresizliğimle ve ihtiyacımla ilim istiyorum.

Bilgisizliğimden ve cehaletimden beni kurtarmanı diliyorum.
Öğrenebilmek için çırpınıyorum;ama hafızam ancak Senin izin verdiğin kadar bana yardımcı oluyor.
Ben evrene serpiştirdiğin sırlarına muhtacım, bana öğreteceklerine muhtacım.
Sen,bal yapmakla görevlendirdiğin arıya, balı nasıl toplayacağını daha doğmadan öğrettin.
Sen,bir ördek yavrusuna doğar doğmaz nasıl yüzeceğini öğrettin.
Sen, Senden istemesini bilmeyen birçok varlığa müthiş bilgiler ve yetenekler kazandırdın.

Ben ise, şimdi huzurunda bütün çaresizliğimle boynumu büküp Sana yalvarıyorum.
Onlar konuşamadıkları için isteyemeden aldılar.
Ben ise bütün içtenliğimle Senden diliyorum.
Lütfen bana sınırsız ilminden bağışla.
Bana,ilme ihtiyacımı öğrettiğin gibi,
Benim ilim istememi yarattığın gibi,
Benim ilim öğrenmemi de, öğrendiğimi yaşamamı da yarat.

Beni, Seni tanımayan, kalbi kirli, basit ve karanlık bir cahil olarak yaşatma dünyada.

Beni, öğrettiğin ilimle ruhlarını ay gibi parlattığın kulların gibi ilimle donat.
Ben öğrenmek istiyorum.
Ben ölümüme kadar ilim öğrenmeye çalışmak,
Yaratılış gayeme uygun yaşamak istiyorum.

Boş zamanlarımda değersiz dedikodulardan ve gereksiz meşguliyetlerden kurtulmak istiyorum.
Mümkün olan her uygun zamanımı,
Öğrenmeme izin vereceğin ilimlerle meşgul olmanın zevkiyle doldurmak istiyorum.
Fakat, nefsime söz dinletemiyorum.
Ben, beni yönetemiyorum.
Ben, bana ruhumun yapmak istediğini yaptıramıyorum.

Bu zulümler ve gafletler asrında yorgunum, güçsüzüm.
Lütfen Rahmetinle beni destekle.
İrademi güçlendir,
Bana bilgiyi,
Ilimle meşguliyeti
Ve öğrendiğimi yaşamayı sevdir.

Bana sırlarını öğret.
Bana, Seni daha iyi tanıma fırsatı ver.
Ey her şeyi bilen ALLAH’ım!
Ey isteyenlere öğretmek isteyen ALLAH’ım!
Sana daha içten nasıl yalvarabilirim!

Bilmiyorum….!

Kaldırabileceğim kadar hayırlı ilminden ilim,
Sabrından sabır,
Kudretinden yardımcı bir kuvvet diliyorum..

Nasip et insaAllah …Amin!

Ve’l-hamdulillahi Rabb’il Alemin…!Amin!
ALLAHım !

Kanadı kırık bir kuş gibiyim.
Uçsam uçamıyor, göçsem göçemiyorum.
Yarım bırakılmış bir düş gibiyim.
Yardan da, serden de geçemiyorum.
Menzile erememe korkusu sardı benliğimi
Kolum kırık, kanadım kırık, gönlüm bin pare!

Ey kalpleri evirip çeviren, ey gönüller sahibi !
Ey gariplerin yegane melcei, umudu, sığınağı!
Ey gözyaşları silen, huzurun yegane kaynağı!
Yaraları saran, dağılanı toplayan Sensin!
Mazlumun sahibi, yetimin Hâkimi Sensin!
Yoktur Sana asla bir zorluk,

En güzel olan Sensin,
En güçlü olan Sensin,
En bağışlayıcı olan Sensin,
Sen Sultansın, sen Ğafursun, Sen Rahimsin.

En merhametli olan Sen, kullarına affı geniş olan yine Sensin,
Senin adın anılınca, içime doğar bir ümit güneş gibi,
Adın anılınca unutulur dertler, kederler, yeşerir hep ümitler.
Bir his gelir içime “Günahları Senden başka kim bağışlar?”
Zerresinden kürrsesine âyândır Sana herşey,

Sen en çok sevilesi, sen yegane bilinesi olansın.
Sen seversen ancak bizler sevebiliriz
Sen ne istetirsen ancak onu bizler ister, istetmezsen şaşırır kalırız.
Senden başkasına secde etmeyiz biz, Sana asla şerik koşmayız.
Varlığım Senin varlığının şahidi
Varlığım Senin Rahmetinin şahidi!

ALLAHım !
Yalnız Senden yardım diler yalnız Sana kulluk ederiz.
Seni sığınak, barınak, tutamak bilir Ya ALLAH deriz.
Şeytandan SANA sığınır Eûzu Billah deriz.
Her işe Seninle başlar Bismillah deriz.
Nimet verdiğinde gönülden şükrederiz.
Versende aslanda Elhamdülillah deriz.
Hayran kaldığımızda maşALLAH,
Pişman olduğumuz da Estağfirullah deriz.
Sevindiğimizde ALLAHuekber,
Üzüldüğümüzde inna lillah deriz.
Canımız sıkıldığında fe-subhanALLAH ,
Zafer kazandığımızda nasrun minALLAH,
Rızık kazandığımızda er-rizku alALLAH deriz.
Bir işi arzu ettiğimizde inşALLAH,
Bir işi başardığımızda biiznillah deriz.
Güçlük karşısında la-havle ve-la kuvvete illa billah,
Söz verdiğimizde vALLAH ve billah deriz.

ALLAHım !
Benliğimin yaktığı ateşte yakma beni!
Beni nefsime kul etme, kul et nefsimi Sana !
Bir lahza dahi bana bırakma beni!
Sen bana yetersin, yetmem ben bana.
Bilmediğimi bildir, görmediğimi göster!
Sen bildirmezsen bilemem, göremem göstermezsen
Gönlüme huzur, gözlerime nur, dizime derman ver!
Sen OL deyince olur, olmaz OL demezsen.
Canana can, cana canan , kalbe ferman ver!
Al işte ellerim, uzattım sana!
Ne olur, ne olur bırakma beni bana !
Sen bana yetersin, yetmem ben bana !

Şu dünyada nicelerinin gözleri yaşlı, gönülleri kırık,
Niceleri kaldı biçare, yardımım dokunamıyor onlar neçare!
Elimi uzatacak dermanım da yoktur onlara,
Senden diliyoruz, Senden istiyoruz, herşeyi SENDE biliyoruz.
İzzet ver müminlere, şeref ver hepimize,
Eğdirme boynumuzu küffar karşısında,
Senden başkasına muhtaç kılma bizleri.

ALLAHım, ellerimizi bırakma!
Yöneldik Sana emrinle, boş çevirme,
Huzuruna gelen bu acizlerin yürekleri Sen geniş eyle.
Mahzun kılma boynumuzu, kaplerimizde hüzünleri Sen dağıt,
Sevindir garipleri, mazlumları, öksüzleri, yetimleri, dulları
Sana yönlendir hakkıyla, bütün kulları
Ümidimiz değildir dünya, ebedi saadet yurdudur
İsteğimiz en büyük mükâfat Cemal-i Nûr’undur.

ALLAHım !
Bırakma bizi….
Sev bizi, sevdir bizi….

ALLAHım!

Miraç kandili duası


 

Ey Bizleri varlığa erdiren Var olmadaki sonsuz zevki gönüllerimize duyuran Güzeller Güzeli Rabbimiz! Sana sonsuz hamd ü senalar olsun. Kainatın İftihar Tablosu Peygamber Efendimiz’e Sonsuz salât ü selam olsun. Gufranla ufkumuzda tüllenen şu mübarek gecede bir kere daha dergâh-ı ilahînin önünde el açıp yalvarıyoruz:

1. YA İLAHEL-ALEMİN!

 Bize verdiğin isteme duygusu ve istenenleri vereceğin inancıyla rahmetinin vüs’ati genişliğindeki kapına dayanıyor, şu mübarek gecede bir kere daha hâlimizi arz etmek istiyoruz. Hâlimiz Sana ayan, söyleyeceklerimiz bildiklerinin bir kısmını beyan. Beklediğimiz asırlardan beri bizi kıvrım kıvrım kıvrandıran dertlerimize derman.. İcabet buyur ey Rahîm ü Rahmân!

2. EY ÇARESİZLER ÇARESİ!

 Senin dualara icabet etme mecburiyetin yoktur; ama bizim ona ihtiyacımız hissettiklerimizden de çoktur. Bütün dileklerimizi kabul buyur ve bunları kabulünü vicdanlarımıza duyur; aç ve yalnızlıkla tir tir titreyen kalblerimizi iman ve itminanla doyur. Ciddi bir yol almış sayılmasak da yıllar var hep yollardayız. Ufkumuz gam ve kederle tülleniyor. Önümüzdeki engebeler beşer takatini aşkın görünüyor. Ümmet-i Muhammed (aleyhissalatü vet-teslîmât) perişan, derbeder ve ızdırap içinde.. Müslümanlık gelenek ve göreneklerin darlığına mahkum.. İbadet ü tâat kültür televvünlü.. Duygular, düşünceler fantezilere emanet.. Mücadelelerin esası da çıkarlar, menfaatler, ırkî mülahazalara dayalı. Sen bizlere çıkar yol lutfeyle ya Rabbi!

3.YA RAB!

 Önümüzdeki şu upuzun hayat yolculuğunda, bizi kendi idrak ve ihsaslarımızın darlığıyla başbaşa bırakma; akıllarımızı inhiraf ve sürçmelerden, nefislerimizi cismânîliğin baskılarından, gönüllerimizi de hevâ ve heveslerin öldürücü oklarından sıyanet eyle. Kapının kullarını; ilimde kibir u gururdan, ibadette riya ve gafletten ve duygularına renk attıran ülfetten koru. Senin yolunda yürüyor gibi görünüp Senden uzaklaşmak, kurbet atmosferinde içiçe firkat yaşamak, hep rızadan söz edip gazap arkasından koşmak ne acıdır! Sen bizi kazanç yolu sanılan bu tür haybet vadilerinde ömür tüketmekten muhafaza buyur ya Rabbi.

 4. EY GÜNAHLARI BAĞIŞLAYAN!

Şu mübarek gece hürmetine Bizleri bağışla, öyle bir dünyada hayata gözlerimizi açtık ve öyle bir alemde yaşıyoruz ki, önümüzde tuzak, arkamızda tuzak; uğrayıp geçtiğimiz her yerde nefis, şeytan ve aynı takımdan binlerce ifrit ağını germiş av bekliyor; yol boyu yüzlerce fitne ocağı ve isi-dumanı gelip sinelerimize oturuyor. İnayetine ihtiyacımız açık, çaresizliğimiz her halimizden belli; bizleri yara-bere almadan hedefe ancak Sen ulaştırabilir ve bu güne kadar elli defa çatlamış, kırılmış ruh dünyamızı da ancak Sen tamir edebilirsin. İçimizi Sana döküyor, kusurlarımızı Sana açıyor ve bize yeniden insan olma yollarını göstermeni diliyoruz ya Rabbi!

5. EY KENDİSİNE YÜKSELEN ELLERİ BOŞ ÇEVİRMEYEN!

 Bir süre ayrı düştükten sonra dönüp Sana gelenleri kovmayacağını vadediyorsun. Sana yönelenlere hep ‘Gelin, gelin’ diyorsun. Ey Rab! Böyle emekleye emekleye sürünmeyi de gelme kabul edeceksen, müsaade buyur ‘Biz de geldik’ diyelim. Geldik ve Sana, yolların amansızlığını, nefis, şeytan ve hevânın imansızlığını, bizim de dermansızlığımızı şikayet ediyoruz. Bilhassa, her zaman hatalara açık duran, mâsiyetlere meyyal bulunan ve ululuğuna karşı hep saygısız davranan, serkeş nefsimizi Sana şikayet ediyoruz. Sen bizleri nefsin ve şeytanın şerrinden muhafaza buyur ya Rabbi! Bizleri büyük-küçük hatalardan, günahlardan ve emirlerine karşı isyan kokan tavır ve davranışlardan arındır.. Ya Rabbi lisanlarımızı yalandan, gıybetten, Senin sevmediğin, hoşnut olmadığın bütün kirli sözlerden temizle.. Kalblerimizi gösterişten ve iki yüzlülükten muhafaza buyur ya Rabbi! Her hal ve tavrımızı rızan istikametinde eyle.. Niyetlerimizi ihlaslı kıl ve bize lütfettiğin bütün şeylerde de bereket ihsan eyle ya Rabbi!

 6. EY TALİHSİZLERİN SIĞINAĞI, EY ÂCİZLERİN GÜÇ KAYNAĞI, EY DERTLİLERİN TABİBİ VE EY YOLDA KALMIŞLARIN YOL GÖSTERENİ!

 Şu anda duygularımız derbeder, davranışlarımız ahenksiz, ruhlarımız kirli, ayaklarımız titrek, ellerimiz mefluç, çoğumuz itibarıyla ümitlerimiz sarsık, havalar boz-bulanık, mağripler hicranla tül tül, maşrıklar lütfuna kalmış… İşte böyle bir dağınıklık içinde Sana geldik. Böyle gelenlerin ilki değiliz, sonuncusu da olmayacağız. Rahmetin, bu garip pişmanların ümit kapısı, bizler de bu kapının önündeki liyakatsiz dilenciler. Şimdiye kadar gelip Senin kapında ihtiyaç izhar edenlerden boş dönen hiç olmamış; hiçbir kaçkın ve pişman da o kapıdan kovulmamıştır. O kapı Senin kapın, onun başkalarından farkı da her gelene affındır. Bizi hilm ü silminle güçlendir. Zalimlere de varlığını duyur.

 7. EY HER DUADA BULUNANA İCABET EDEN ULULUK TAHTININ SULTANI!

Şu mübarek gecede binler, yüz binler Senin karşında divan durarak ellerimizi Sana açıyor ve külliyet kesbetmiş niyaz edalı soluklarımızla, kullarına her zaman açık bulunan, hiç olmazsa aralık duran rahmet desenli kapının tokmağına inleyerek dokunuyor ve “Biz geldik” diyoruz. Herkesi ve her şeyi görüp gözettiğine, her sese ve herkese merhamet ettiğine gönülden inanarak kaçkınlığımızı muvakkat dahi olsa görmüyor, günahlarımızı af çağlayanların içinde tasavvur ediyor, karıştırdığımız haltlara değil, Senin afv u safhına bakıyor ve ümitlerimizi ona bağlıyoruz; Enîsimiz Sen isen, çevrenin vahşetinden bize ne! Her yanda şeytan ve avenesi içten içe homurdanıp duruyorlarmış, Sen bizimle olduktan sonra ne ifade eder ki! Sen her şeyin biricik hâkimisin ve hükmünü engelleyecek bir güç de yoktur. Sen saltanat dairen içinde en küçük şeyleri görür, en cılız sesleri işitir, hiçbir şeyi ve hiçbir kimseyi cevapsız bırakmazsın

. 8. EY YÜCELER YÜCESİ!

 Sen biliyorsun, biz de bunun farkındayız; ömrümüzün hasenât kefesi bomboş, pek çoğumuz itibarıyla bir ihlâs bezginliği içindeyiz. Çoğumuz gafil, bedbin, dünsüz-yarınsız sefil birer hâlzede gibi aktüalite ile iç içeyiz. Her hâlimizde âlâyiş, gösteriş, köpük köpük hevâ ve heves; sürekli zevk u sefâya, makama, mansıba, şöhrete, şana ve dünyevî hülyalara oynuyoruz. Yığınların rüya ve hülyaları ekonomi ve refah; taptıkları da dolar, dinar ve euro. Ruhlar meflûç, kalbler kötürüm, basîret âmâ, düşünceler kirli, davranışlar da tam buna göre… Gece ve gündüz gibi iki yüzlü yaşıyoruz, ak görünüyor kapkara davranıyoruz; idare ve siyaset deyip hem ışık türküleri söylüyor hem de karanlık ağıtları mırıldanıyoruz. Devirlere, dönemlere göre renkten renge giriyor, bukalemunları şaşırtacak mârifetler (!) sergiliyor ve aldatmayı beceri kabul ediyoruz.

 9. EY RAB!

Ellerimiz-ağızlarımız, gözlerimiz-kulaklarımız, dillerimiz-dudaklarımız yaratılış gayelerinden fersah fersah uzak ve âdeta nankörlüğe kilitli; eller memnû meyvelerde, ağızlar harama açık duruyor; gözler başkalarının kusur müfettişi.. Yalan revaçta, hıyanet âdiyattan bir şey, hakkın ismi var sadece; adalet “sayyâd-ı bîinsaf”ların hazırladığı kapanların önüne saçılmış birkaç dane gibi bir şey; vefa Kafdağı’nın arkasında, ahde hürmet unutulup da bir köşede kalmış; buna karşılık haksızlık firavunları utandıracak dorukta. Makam sevgisi, şöhret hissi, rahat etme düşüncesi, tenperverlik duygusu boyunlarımızda âdeta çelikten bir kement; her biri birer gayya olan bu duygulardan bir türlü kurtulamıyor ve mahiyet-i nefsü’l-emriyemize göre kendimiz olamıyoruz. Dünya ve ukbâ kazancı adına ne ciddî bir hesap ne de tutarlı bir plâna sahibiz. Kazançlar kuşağında sürekli kaybediyoruz; kaybederken de muhtemel daha kötü durumlarla teselli olmaya çalışıyoruz. Zamanı suçlama, şartlara lânetler yağdırma da ayrı bir avunma yolu. Bütün bunlara rağmen ya Rab! Bizi bize bırakmaman en büyük dileğimiz. Kendimiz edip kendimiz bulsak da, rahmetin, istihkaklarımıza lütuf televvünlü haklar bahşedecek vüs’atte. Sen bizlere lütfunla muamelede bulun ya Rabbi! Dua edenlere cevap veren Sen, ızdırapları dindirip ihtiyaçları gideren Sen, devrilenleri kaldırıp doğrultan Sen, çatlayıp kırılanları sarıp-sarmalayıp tedavi eden de Sensin! Senden ayrı kalışımız ruhumuza renk attırdı; nefsânîlik ve gaflet, ibadetlerimizin mânâ ve özünü alıp götürdü; samimiyetsizlik dualarımızın kolunu-kanadını kırdı. Sinelerimiz bomboş, düşüncelerimiz tutarsız, kalbî ve ruhî hastalıklarımız bizi yere sermek üzere.. Var eden Sensin, yok eden de Sen; uzak tutan Sensin, yaklaştıran da Sen; Sen bizi biz etmeseydin biz bu duyduklarımızı duyamaz ve bize imanın neş’esini tattırmasaydın şu söylediklerimizi mırıldanamazdık. Verdiklerin vereceklerinin referansı; diliyor ve dileniyoruz, bize yakınlığını duyur ve benliğimizde Sana karşı yaklaşma heyecanları uyar.

 10. EY RAB!

Elimizden tut, dostlarının yüzüne baktığın gibi bize de rahmetinle teveccühte bulun.. İç dünyamızı varlığının ziyasıyla nurlandır ve bizi Sensizliğin zulmetlerinden, zindanlarından halâs eyle; halâs eyle ve eşiğine baş koymuş kapının şu sadık kullarını yalnız bırakma. Senden kalblerimize ışık, iradelerimize güç, düşüncelerimize istikamet, niyetlerimize de hulûs istiyoruz. Bizleri iç dünyamızla yeniden inşa ederek ruhlarımıza ahsen-i takvîm sırrını duyur.

11. EY AFFI TECZİYESİNİN ÖNÜNDE RAHMET TAHTININ SULTANI!

 Bu mukaddes miraç gecesinde bizleri de bağışla, öyle bir dünyada hayata gözlerimizi açtık ve öyle bir âlemde yaşıyoruz ki, önümüzde tuzak, arkamızda tuzak; uğrayıp geçtiğimiz her yerde nefis, şeytan ve aynı takımdan binlerce ifrit ağını germiş av bekliyor; yol boyu yüzlerce fitne ocağı ve isi-dumanı gelip sinelerimize oturuyor. İnayetine ihtiyacımız açık, çaresizliğimiz her hâlimizden belli; bizleri yara-bere almadan hedefe ancak Sen ulaştırabilir ve bugüne kadar elli defa çatlamış, kırılmış ruh dünyamızı da ancak Sen tamir edebilirsin. İçimizi Sana döküyor, kusurlarımızı Sana açıyor ve bize yeniden insan olma yollarını göstermeni diliyoruz. Ey Yüceler Yücesi! Efendimiz Hazreti Muhammed’e, Muallâ aile efradına ve bütün ashab-ı güzînine salât u selam ederek bunları Senden dileniyoruz; dualarımızı kabul buyur ya Rabbi!..

Amin amin amin

Velhamdü lillahi Rabbil aleminel-fatiha

Ya RAB…


YA RAB!!
Yüreğim neden böyle kırılgan oldu Ya Rab!
Ben ki, senin izninle tüm tasalara göğüs gererdim.
Peygamber hatırası bir tebessümle karşılık verirdim
Elini kaldırıp üstüme yürüyene bile…
“Kötü söz sahibinindir.” der sabrederdim.

……….ve sen Ya Rab!
Yine senin lütfûn ile sahip olduğum

Bu ahlâka şükretmem için hep izin verdin.
Korumam için hep yardım ettin.
Gün olmadı ki, bu davranışlarımın

Karşılığında katından bir ödül bulmayayım…
Gün olmadı ki, dilimden düşmediğin anlarda
Tebessüme dönüşmesin bahşettiklerin…

Ne zaman ki senin sohbetinden sıyrıldı yüreğim,
İşte o günden beri biçareyim!
Ne zaman ki kalbimdeki yerini başka heveslere pazarladım,
İşte o andan beri avareyim!
Senden uzaklık ateşmiş Ya Rab!
Yanıyorum, merhamet et!

Gül kokulu bahçeler düşlemedim.
İçinde türlü nimetlerin olduğu cennetler hayal etmedim.
Sana sığındığımda tek duam vardı dilimde…
“Rabbim sana layık olmam için bana yardım et.”
Seni her zerremde hissetmeyi diledim hep…

Dert ortağım sendin.
Dostum sendin.
Kendi kendimle konuşmalarımda ve hesaplaşmalarımda
Tasdik edicim sendin.
Sorularıma yanıtlar bulurken baktığım her yerde,
Kaynağının sen olduğunu bildiren sendin.
Lakin senden uzaklara düşürdüm yüreğimi…

Şimdi ümitlerimi ellerimle baltalıyor,
Nefret rütbeleri giydiriyorum benliğime.
Ne zaman ki, dalganın kıyıdan çekilişi gibi
Çekildi yüreğim nihai hedefinden,
Bil ki canlı olan ne varsa yok oldu bedenimden…
Tüm kiri görünür oldu gözüme benliğimin.
Senden uzaklık perişanlıkmış Ya Rab!
Ölüyorum, merhamet et!

Şimdi Yunus’ça yalvarıyorum.
O Taptuk ki, senin kulundu,
Varamadı aşık Yunus onun dergahına eğri odun ile…
Bense tüm dalları eğri bir ağacım.
Affet beni Ya Rab!
Yine yüreğime kurdum tahtını..
Sana döndür yüzümü, beyaza boya bahtımı…

Rabbim! Bedenimi de ruhumu da

Öyle bir kapla ki varlığınla

___________________
AMİN..

Rabbim …


umeyme - ait Kullanıcı Resmi (Avatar) 

Rabbim . .
Beni de affettiklerin arasına koy..
Sen’den geldim ve dönüşüm Sana’dır.
Nasip edeceğin her yeni nefes,
Sana koşacağım yollara açılan bir kapıdır…
Korkum, cehennem ateşlerine düşmek değil
Huzuruna çıkacak yüzü bulamamaktır kendimde..
“beni de sana adanmış bir ömürle ecelini kucaklayanlardan eyle “

Mübarek kıldığın mescidi aksayı ve mazlumları koru ya YARABB…


İsm-i azamın hürmetine, güzel isimlerin hürmetine,
Kuran-ı Hakimin ve sürelerinin, ayetlerinin,
sırlarının, nurlarının,
kelimelerinin ve harflerinin hürmetine,
Resul-ü Ekremin (a.s.m.), mucizelerinin, kemalatının,
şeriatının ve sünnetinin
hürmetine, onun Ehl-i Beytinin, sahabilerinin ve yardımcılarının
ve bunların din yolundaki
mücadelelerinin hürmetine

Ey zalimleri yakalaması pek şiddetli olan ALLAHım…
Zalimleri zulümleriyle beraber sana havale ediyoruz,
Yardımcımız, koruyucumuz, sahibimiz ancak sensin…
Ey imdada koşacak kimsesi olmayanların imdadı,
Halimizi ancak sen biliyorsun imdat et ki kurtulalım…
Ey korunacak yeri olmayanların koruyucusu,
Dergahına sığındık bizi muhafaza eyle…
Ey kendisinden inayet isteyenlere inayet eden,
Bizede inayet et ki yıkıldığımız yerden doğrulalım…
Ey kendisinden yardım isteyenlere yardın eden,
Ne olur ism-i Cebbarinle, bize bir heybet ve celal giydir ve
düşmanlarımızın ellerini bizden çektir…
Ya ilahi ! bizim ümidimiz ve seyyidimiz yalnız sensin.
Bizi tahkir etmek isteyen ordunun düzenini dağıt !
Ab-ı ruyi Habibi Ekrem için, Kerbela’da revan olan dem için, Şeb-i
fırkatte ağlayan göz için, Rah-ı aşkında sürünen yüz için,
mübarek kıldığın mescidi aksayı ve mazlumları koru ya YARABB…
yalnız sana ibadet ederiz yalnız senden yardım isteriz
bizlerin dualarımızı kabul eyle, ya RAHMAN
İslam’a zafer ver ya Rabbi!…

Eşhedü en la ilahe illallahu vahdehu la şerikeleh ilahen vahiden sameden lem yettehiz sahibeten ve la veleda ve lem yeküllehu kufuven ehad”

Yâ Vedûd!…


 

Yâ Vedûd!
Nefsimi kudret elinde tutansın Sen.
Hayrı benden fazla isteyensin Sen.
Hilkatin şerefinden ayırma beni.
Tut elimden sımsıkı bırakma beni.
Nahif bedenime yüklemişsin yükü,
dağların bile taşımaya takati yok,
Sultansın lâ raybe diyor lisanım.
Kuvve-i nemle mübtela kıl beni.
Yüz üstü bırakma, ezdirme beni.
 

 

Yâ Vedûd!
Seversin bilirim beni benden çok.
Acırsın bilirim gayrı sözüm yok.
Hüzün kokulu gecede açtım elimi,
inerken hicabımdan birkaç damla yaş,
Kimsesiz ve öksüz bırakma beni

Yâ Vedûd
Elif gibi dimdik yaşayamadım,
alfabemi yaktım inan ye olmadım.
Renklerim kayboldu, yok var sadece,
siyah-beyaz resmine baktım hayatın,
ve öfkeme yenildim, malum doymadım.
Sevenlere bıraktım tüm çiçekleri,
başımda tacım olmasa ne çıkar,
içtim acı şerbeti susuz çöllerde,
bu sefer dikenleri ben topladım.

Yâ Vedûd!
Nâr-ı cehennemden mu’tezil eyle.
Geceyi yaran aydınlık aşkına,
karanlık dünyamı münevver eyle.
Razıyım öleyim tek, göreyim seni.
Varsın olsun zaman mıhlasın beni.
Bir muştu beklerim ki işte Azrail,
vuslata beş kala son sözüm olsun:
İlâhi kapındayım ne olur al beni.

İlyas Uçar – Evvâh – Ebu Rudeyha
13.09.2008 –